HOŞGÖRÜ SEVGİ VE İYİLİK           

Hoşgörü, farklı dil, cins, din, mezhep ve farklı düşünen insanların bir arada saygı ve sevgi dolu yaşamlarını sürdürme halidir. İnsanlar dünyaya tek başına gelir ve dünyadan tek başına gider fakat beşik ile mezar arasındaki yaşamı tek başına sürdüremez. İnsanlar toplu olarak bir arada yaşamak zorundadır. Çünkü birbirlerinin yardımına muhtaçtır. İnsanın doğasından gelen eksiklikler, zayıflıklarla ve yanılgılarla yoğurulmuştur. Bu durumlar ancak diğer insanların birbirlerine yardımlarıyla kaynaşmalarıyla ancak telafi edilebilir. Hoşgörü dün de bugün de insanlığın en çok muhtaç olduğu davranış biçimidir. Hz. Peygamber ‘‘Hoş görülü ol ki hoşgörülesin’’ diyerek hoşgörünün önemini izah etmiştir. Kusurları affetmek, ayıpları ve noksanları görmemek insan olmanın en büyük özelliğidir. Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz. İnsan kendindeki olgunluğu değil noksanını gördükçe arif olur. Hz. Mevlana ‘’Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol’’ diyor. Toplum halindeki insanların mutluluğu tesis etmesinin yolu sevgi ve hoşgörmeyi hayata geçirmesiyle mümkün olur. Koca Yunus ‘’Yaratılmışı hoşgörüyaradandan ötürü’’ diyerek bu hususu net bir şekilde ortaya koymuştur. Çünkü insan sevgisi hoşgörünün temelidir. Sevginin gücü ve tesiri büyüktür. Karanlığı aydınlatır. Tüm engelleri giderir. İnsanlar arasındaki dargınlıkları ve kırgınlıkları yok eder. 1070’li yıllarda bilge Yusuf Has Haciz bakınız ne diyor ‘’İnsan kimi severse onun kusuru fazilet olur kimi sevmezse onun fazileti kusur görünür. ‘’ Gönüller sultanı hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, ‘’Benim üç dostum var. Biri öldüğüm zaman evde kalır. Biri yolda. Diğeri benimle beraber mezara gelir karanlığı aydınlatır. Evde kalan malımdır. Yolda kalan dostlarım yakınlarım benimle beraber gelen ise yaptığım iyiliklerdir. Ayrıca ‘’ Kendi nefsine ağır geleni başkasına tatbik etme. Sevginiz iki yüzlü olmasın. İncinsen de incitme’’ diyerek insanlığa yol göstermiştir. İyilik ve yardımseverlik insanın en faziletli ve soylu davranış biçimidir. Kendini unutup başkasının derdine derman yarasına merhem olmak olgun insan olmanın nişanesidir. Veren el alan elden üstündür. Gerçekler pazarında alan değil daima veren kazançtadır. Hz. Peygamber, ‘’ İnsanların en hayırlısı insanlara en fazla yararlı olandır’’ diyor. Ömür tarlasının iki hasılatı vardır. İyilik ve geriye güzel bir ad bırakmak. Ünlü halk ozanı Aşık Veysel şiirinde konuyu en anlamlı bir şekilde izah etmiştir; ‘’Kurana bak incile bak Dört kitabın dördü de hak Hakir görüp ırk ayırmak Hakikatte yüz karası’’ Günümüz dünyasında insanların kin, nefret, sapıklık, kıskançlık, bencillik, düşmanlık, gıybet ile kibir, büyüklenmek gibi kötü huy ve davranışların geçerli olduğu bu zamanda insanlığın sevgiye, iyiliğe, hoşgörüye ne kadar çok muhtaç olduğu ortadadır. Ayrıca dünyanın birçok yerinde dinsel, mezhepsel ve siyasi alanlarda görüş ayrılığı nedeniyle zulümler, insan ölümleri ve savaşlar acımasızca devam ediyor. İnsanlık adına utanç veren bu duruma karşılık halk bilgesi Yunus Emre’nin bazı güzel sözlerini sunalım. ‘’Cümle yaradılmışa bir gözle bakmayan halka müderris ise hakikatte asidir. Bir kez gönül yıktınsa bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil. Hakk-ı gerçek sevenlere cümle alem kardeş gibidir.’’ İnsanların birbirlerine hor bakmaları ve birisi ötekini küçük görmesi din, ahlak, edep ve töre gereği uygun görülmez. İbrahim Hakkı Hazretleri’nin ‘’ Harabat ehline hor bakma Şakir, Definelere malik viraneler vardır.’’ sözü Medreseli Şakir’in kırklara karışmak cesaretine gösterememesine karşın Sarhoş Zakir’in kaleden uçup kırklara karışmasını anlatır. Anadolu Selçuklu Türkmen Devleti yönetiminde Anadolu’nun sosyal yapısı gereği çok ırklı ve ayrı dinli (Türk-Rum-Ermeni-Yahudi) insanlar uzun süre bir arada yaşadılar. Camiler, kiliseler ve havralar yan yana bulunmakta herkes dinini ve ibadetini kendi inançları doğrultusunda serbestçe yapmışlardır. Anadoluda varlığını sürdüren ahiler sanat, mertlik, cömertlik ve kardeşlik temelli ırk, mezhep ve din farkı gözetmeksizin şehir, köy ve kasabada yaşayarak varlığını sürdürerek örnek oldular. Fatih Sultan Mehmet İstanbulu fethettikten sonra azınlıkların diline, dinine, mesleğine, zanaatına, servetine ve işlerine hiç karışmamıştır. Geçmişten gelen Türk gelenek, örf ve adetleri doğrultusunda günümüzde yaşayan insanlar özellikle yemeğin iyisini misafire yedirmek, döşeğin en iyisini altına sermek ve eve gelen konuğun hangi inançta ve hangi mezhep mensubu olursa olsun onu güzel yüzle ve tatlı dille karşılamak hatta çok misafir ağırladığı için övünmek geleneğin beslediği hoşgörünün sonucudur. Batıda, karanlık çağda yani ilimle dinin arasında adeta aşılmaz bir duvarın örüldüğü mezheplerden kaynaklanan görüş ayrılıkları sonucu uzun süren savaşlar çıkmış yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanmıştır. Anadoluda ise umutların tükendiği çare kapılarının kapandığı sevginin yok olduğu ayrılık ve düşmanlıkların kol gezdiği zamanlarda, uyanık fikirli öncüler zekası ve nüktesiyle mensup olduğu toplumun gönlüne ve ruhuna uygun davranmayı önermiş yumuşak olmayı, kimsenin ayıbını yüzüne vurmamayı, gani gönüllü ve cömert davranmayı öğütlemiş dünyanın parasına ve malına değer vermemeyi, halden anlamayı, cana yakınlığı ve kalenderliği tavsiye eden gemisini kurtaran kaptan değil denize düşen insanları kurtaran kahramanlığı ile ün salan yüce insanlar yetiştirmiştir. Mana sultanları maddeye değer vermez. Yeryüzünde tüm dünyaya örnek olmuş ilim sahibi kamil insanlarAnadoluda yetişmiştir. Karanlık gökyüzünün aydınlık yıldızı olmuş çağlar boyu çorak-toprak ve yoksul insanını aydınlatmış ve yeşertmişlerdir. Hoca Ahmet Yesevi-Hacı Bektaş-ı Veli-Nasreddin Hoca-Ahi Evran-Hacı BayramVeli-Mevlana Celaleddin Rumi-Yunus Emre gibi bu yüce insanlar sayesinde Anadolu ahlak ve tevazu gibi değerler kazandı. Bu güzel insanlar Türk toplumunun gönlünde ilelebet yaşayacaklardır. Yazımızı Hz. Mevlana’nın o tatlı diliyle bize verdiği öğüdü ile bitirelim. ‘’Cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.’’ Saygılarımla Ceyhan YILDIRIM
Benzer Videolar