EĞİTİM DEVRİMİNİN YERLİ VE MİLLİ ÜRÜNÜ: KÖY ENSTİTÜLERİ!
Tarihimiz boyunca pek çok mücadele yaşadık. Ancak, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi ve ardından 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması ile durumumuz daha da kötüleşti. Ancak, 38 yaşındaki bir liderin önderliğinde Samsun’dan çıkıp başlattığımız Kurtuluş Savaşı ile vatanımızı kurtardık ve Cumhuriyetimizi kurduk.
Ancak, kurduğumuz Cumhuriyet “uçurumun kenarında yıkık bir ülke” idi. Borç içindeydik, eğitimsizdik ve sağlık sorunlarıyla boğuşuyorduk. İyi eğitim almış gençlerimiz bile savaş meydanlarında hayatını kaybetmişti. Bu durumu değiştirmek için tarımı ve üretimi canlandırmak, eğitim altyapısını güçlendirmek ve milleti bilinçlendirmek gerekiyordu.
İşte bu noktada, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un öncülüğünde Köy Enstitüleri devreye girdi. Köy Enstitüleri, tamamen yerli ve milli bir eğitim modeliydi. Köy çocuklarına kız-erkek birlikte eğitim verilirken, aynı zamanda pratik beceriler de kazandırılıyordu. Öğrenciler, bilimsel bilgiye ek olarak tarım, hayvancılık, marangozluk gibi alanlarda da eğitiliyordu.
Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarihinde yürürlüğe giren bir yasa ile hayata geçirildi. 1948’e kadar ülke genelinde 21 enstitü açıldı. Ancak, 1954 yılında, Milli Eğitim Bakanı değişikliği ve ardından Demokrat Parti iktidarı döneminde kapatıldı.
Bu kapatılma, ülkeyi cahil bırakıp emek sömürüsünü sürdürmek isteyen bazı çevrelerin etkisiyle gerçekleşti. Ancak, Köy Enstitüleri döneminde yetişen birçok aydın ve yazar, ülkenin kültürel mirasına büyük katkı sağladı.
Bugünün devrimcileri olarak, bu özgün eğitim modelini çağımıza uygun hale getirerek yeniden hayata geçirmek önemlidir. Çocuklarımızı laik, bilimsel bir eğitimle donatarak, Orta Çağ zihniyetine karşı mücadele etmeliyiz.
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, Köy Enstitüleri’nin fikir babası Büyük Atatürk’ü ve bu devrimin mimarlarını minnet ve şükranla anıyoruz.
Saygılarımızla,