Tansu KüçüköncüTansu Küçüköncü

Kendisi şahsına münhasır bir kişilik olan Tansu KÜÇÜKÖNCÜ 1968 yılında Çanakkale’de doğmuş.

Eğitimini ODTÜ bilgisayar mühendisliğinde tamamlamış. Yüksek Lisansını da yine ODTÜ de tamamlayarak, akabinde Ankara Üniversitesinde Doktora eğitimini tamamlamış. Kendisini kısaca tanıtmış olduk.Uzunca bir süredir kendisi hakkında bilgi ve araştırma yaptığımız Tansu KÜÇÜKÖNCÜ internet dünyasında bir korku objesi gibi hedef aldığı insanlar hakkında gereksiz, uydurma, hakaret, asılsız suçlama, iftira, yok etme, karalama, olumsuz algı yaratma ve hedef aldığı kişilere her türlü zarar verme adına ne gerekiyorsa kendine mubah ve görev sayan bir görev adamı.

Kendisi hakkında internet üzerinden yaptığımız araştırmalara göre daha önce görev yaptığı Çanakkale 18 Mart Üniversitesinden atıldığı, doktora tezinin tamamen kopyala ve yapıştır “intihal” içerikli olduğu ifade edilmektedir. Her ne kadar doktora eğitimi almış bir bilim insanı gibi görünse de Tansu KÜÇÜKÖNCÜ tarafından yapılmış yayın bulunmamaktadır.

Yaptığımız araştırma sonrasında kendisinin adını taşıdığı birkaç tane çok da bilimsel olmayan, bilimsel anlamda literatüre katkısı olmayacak lisans seviyesindeki öğrencilerin ödev formatında çalışmalar olduğunu söylemek gerekir. Ayrıca eşinin Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu İdari Meslekler Bölümünde öğretim görevlisi olması ve kendisi hakkında yaptığımız YÖK AKADEMİK sitesindeki inceleme sonrasında aynen Tansu KÜÇÜKÖNCÜ gibi sadece bir tane makaleye sahip olması da çok dikkat çekmektedir. Oysaki bir bilim insanının sürekli üretmesi ve kendini geliştirmesi ve bulunduğu bilim alanına katkı sağlaması gerektiği birçok bilim insanı tarafından doğrulanmaktadır.

Özellikle bilim ve akademi camiasından kişileri hedef olarak yaptığı haberler, birçok kamu kurum ve kuruluşu başta olmak üzere binlerce kişiye şahsına ait tansu.kucukoncu@yahoo.com mail adresinden karalama, iftira, asılsız ve hakaret içerikli, suçlayıcı, olumsuz algı yaratmaya yönelik mailler gönderip, hedef aldığı kişilere çok yönlü zarar vermeyi bir meslek haline getirdiği hakkındaki haberlerden açıkça görülmektedir.

Yine kendisi hakkında yapılan bir haber içeriğini incelediğimizde “Akademik Tetikçi” başlığı altında gayet açık bir şekilde bu işleri bir menfaat ve çıkar karşılığında yaptığı ifade edilmektedir. Bu haberi yapan kişi her ne kadar ismini açıklamamış olsa da haber içeriği doğru olmalı ki! Tansu KÜÇÜKÖNCÜ tarafından haberin engellenmesine yönelik herhangi bir girişimden bulunulmamış. Ya da bir girişimde bulundu ise de yetkili kurumlar bir işlem yapmamış.

Tansu KÜÇÜKÖNCÜ tarafından hedef alınan kişiler hakkında yaptığı haber içeriklerini incelediğimizde özellikle FETO örgüt üyesi olarak gösterdiği çok sayıda kişinin bu haberlerin temelini oluşturduğu görülmektedir. Oysaki halen YÖK YÖNETİM KURULUNDA görevli olan Prof. Dr. Yavuz ATAR isimli bilim insanı hakkında yaptığı haber içeriği incelendiğinde Tansu KÜÇÜKÖNCÜ’nün bu kişiyi de bir FETO örgüt üyesi gibi göstermeye çalıştığı açıkça görülmektedir. Çünkü haber link içeriği incelendiğinde FETO terör örgütü olması nedeniyle kamudan uzaklaştırılmış ya da cezalandırılmış kişiler ile Prof. Dr. Yavuz ATAR’ın isminin bir araya getirilmesinde kasıtlı bir hedef gösterme olduğu açıkça görülmektedir. Tansu KÜÇÜÜKÖNCÜ hakkında bir haber sitesinden aldığımız içeriklerini olduğu gibi aşağıda alıntı yaparak gösterdik. Gerçekten inanılması güç ve bir o kadar da korkutucu!

“Tansu KÜÇÜKÖNCÜ”yü yeterince tanıyan birisiyim. Yakınlık derecem hakkında bilgi vermek istemiyorum.Evet Tansu KÜÇÜKÖNCÜ den hem çekiniyorum hem de yakınındayım. Eminim birileri o zaman neden yakın durmaya devam ediyorsun diye soracaktır: Çünkü eğer uzaklaşırsam bana da cephe alıp zarar verebilir. O yüzden ondan kaçamıyorum. Çünkü daha önce beraber olup ona arkasını dönenlere neler yaptığını çok iyi biliyorum. Kötülük düşünme ve atabileceği iftiralarda sınır tanımayacak bir insan olduğu için benim gözümde bir bataklığı andırıyor; ne kadar kaçmak için çırpınırsan seni o kadar daha rahat boğuyor. Bu nedenle benim gözümle, bir insana zarar verme konusunda tam bir “uzman” olarak nitelendirilebilir. Bu “uzmanlık” alanında kendine göre geliştirdiği prensipli, sistematik ve profesyonel yöntemleri vardır. Bu konuda ki uzmanlığı ile beni her zaman hem etkilemiş hem de korkutmuştur.Kısaca kendisini tanıtayım; Çanakkale’lidir.

ODTÜ elektronik mezunudur. Fakat mezun olduktan sonra defalarca uğraşmasına rağmen bölümünde yüksek lisansa kabul edilmemiş bu nedenle kendini kabul eden tek bölüm olan Felsefe ve istatistik gibi bir alanlarda akademik kariyer yapmaya çalışmıştır. Bu alanlarda tez çalışması yapsa da yazdığı tezlerin “sahte ve çarpık olması” ve “kopya” ithamlarına maruz kalmıştır. Hatta internette de araştırırsanız Kendi bölüm başkanının tezi ve çarpıklıkları hakkındaki yazısına ulaşırsınız. Bir tane bile akademik makalesi olmayan bir akademisyendir. Kendi web sitesinde akademik çalışmalarına bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.Kendini “FİLOZOF” olarak tanıtır fakat felsefe ile ilgisi zoraki yaptığı yüksek lisansından ibarettir. Felsefe adına tek kitap okuduğunu zannetmiyorum. Kendi alanı ile ilgili hiçbir bölüm onu kabul etmeyince mecburen felsefede yüksek lisans yapmıştır.

Biraz kişiliğinden bahsetmek istiyorum. Gittiği her yerde nefret gören, soğuk ve itici bir insan olarak kabul görür. Eşinden ayrılmış, çocuğunu ve ailesini terk ederek Eskişehir’e yerleşmiştir. Çalıştığı Çanakkale üniversitesinden yüz kızartıcı sebeplerle atılmıştır. Bir süre psikolojik rahatsızlık geçirmiş ve tedavi görmüştür. Zaten insanlar hakkında yaptıklarını normal bir insanın yapması imkân dahilinde değildir. Üniversite hayatını onunla temas etmiş insanlardan dinlemek isterseniz internette kısa bir araştırma yapmanız yeterlidir. Hayatında ona temas eden herkes lanetinden ve fitnesinden korkmuştur. Hayatta bazı insanlar vardır ki insaf ve vicdan gibi düsturlar tanımazlar, böyle bir insandan gelebilecek zarar tarif bile edilemez. Bu karakterde olan insanlar belli zamanlarda içinde biriken kin ve nefreti başka birisine kusması ve akıtması gerekir. Bu tip bir insan için, hayattan aldığı lezzetin oranı insanlara verdiği zarar, mutsuzluk ve üzüntü oranı ile doğru orantılıdır. Psikolojik rahatsızlığın verdiği sebeplerle kendini internetten de silmiştir. Ne bir fotoğraf ne adına açılmış bir sosyal medya hesabı yoktur.

AKADEMİK TETİKÇİLİK Kendine bir misyon çizmiş ve kendi yaşadığı sıkıntıları başkalarına da yaşatmak arzusu bu misyonun ana görevini oluşturmuştur. Üniversiteden atılıp görevine son verildikten ve tezlerinden dolayı birçok ithama maruz kaldıktan sonra bu konuda çalışmayı misyonu kabul etmiştir. Zaten internette saldırdığı kişiler hakkında yazdıklarını ve kendini tanıtmak için kullandığı ibarelere bakarsanız kendine biçtiği bu misyonu görebilirsiniz.

Ben ise bu misyonu kısaca AKADEMİK TETİKÇİLİK veya AKADEMİK KİRALIK KATİL olarak nitelendiriyorum. İşte bu sebeplerden anlayabilirsiniz ki; Tansu KÜÇKÖNCÜ, kaleme aldığı “İNTİHAL” içerikli yazı ve şikayetlerinden insanların gördüğü zarar ve onları yıprattığını düşüncesinden böyle aşağı bir zevk alır. Çünkü bir akademisyeni VURABİLECEĞİ en iyi yerin “İNTİHAL” olduğunu kendi hayat tecrübesiyle çok iyi anlamıştır. Bu İNTİHAL içerikli yazıları yazıp internette açtığı blog sitelerine koyar. Bununla yetinmez şikâyet dilekçeleri yazarak başta YÖK, BİMER ve rektörlüklere v.b. gönderdiğinde misyonunu yapmış bir insan edasıyla mutlu olur. Tam tabiriyle “amacını yerine getirmenin verdiği hazla” tatmin olur.

Aslında korkak bir yapıya sahiptir. Fakat biriken kin ve nefret ile, insanlar hakkında yazılar yazıp şikayet metinleri dağıtarak onları yıpratmaya çalışmak –kendince- onu cesaretli gösterdiği için psikolojik olarak aşağılık kompleksini böyle bastırmaya çalışır.

AKADEMİK KİRALIK KATİL Peki, Tansu KÜÇÜKÖNCÜ sadece bundan mı ibaret? Hayır. Kendisi “AKADEMİK KİRALIK KATİL” görevi üstlenmiştir. Dolayısıyla kiralık usulüyle de çalışır. Sonuçta “sevdiği işten para kazanmak” gibi bir şeydir bu.Bu iş şöyle işler; yukarıdan birileri ona “AKADEMİK OLARAK ÖLDÜRÜLMESİNİ” istedikleri kişiyi bildirir.

O da işi alır. Akademik olarak öldürülecek kişi hakkında gerekli hazırlıkları büyük bir aşk ve şevkle yapar, o kişiler hakkında bilgi toplar, tezlerini, yayınlarını araştırır. Bu süreçte büyük bir gayret ve titizlikle “işine” odaklanır. “Titiz”(!) bir araştırma yapar. Bu araştırmanın amacı “İNTİHAL” aramak değil sadece o kişi hakkında bilgi toplamaktır. Çünkü hiçbir kiralık katil öldüreceği kişinin gerçekten ölmesi gereklimi diye araştırmaz. Daha sonra kişi hakkında topladığı veriler ile yine kendi ekibinde olan “SİLAH ARKADAŞLARINDAN” aldığı bilgileri de ekleyerek ile bir yazı çorbası hazırlar. Kendine göre çok güzel cümlelerle uzun şikâyet metinleri hazırlar. Bu yazıları sırayla YÖK, BİMER ve rektörlüklere yollar. Tek başına çalışmaz. Bildiğim ve anladığım kadarıyla Murat EREN gibi birkaç DAVA ARKADAŞI (!) ile paslaşarak hareket ederler.

Bu ekibin elamanları sistematik olarak hedefteki akademisyen ile uğraşırlar. Eğer biri bir sonuç elde edemez ise bir diğeri başka bir alandan işi ele alır ve saldırıya devam eder. Bu kanımı ispat için aynı kişi hakkında internette birbirlerine verdikleri referanslar ve aynı kişi hakkında farklı yazıları yeterlidir. İnternette kısa bir araştırma yaparsanız sırayla aynı kişi ile uğraştıklarına dair farklı kalemlerden farklı tarihlerde çıkma yazılara ulaşabilirsiniz.

Son 1-2 yıldır da paralel yapının taşeronu olmuş ve onlar adına onların hedef gösterdiği ve karalamak istedikleri akademisyenlere saldırdıklarını da düşünüyorum. Ortak amaçları, sadece YUKARININ gösterdiği kişileri “akademik olarak öldürmektir”. Bunu hem iş olarak görür hem de bundan büyük haz duyar..

Bu şikayetleri yazıp yolladığı günlerde gülümseyerek dolaşır. Sanki çok büyük bir yayın veya keşif yapmışçasına mutludur. İnsanlara acı vermek, üzmek, canlarını sıkmak onun için bir mutluluk, haz ve motivasyon sebebidir. İddialarının doğruluğu onun için önemli değildir sadece “ÇAMUR ATMAK” atmak onun için yeterlidir. Tahmin ediyorum ki o kişilere şikâyet dilekçeleri gittiğinde onların ne kadar üzüleceğini düşünerek mutlu oluyordur. Fakat yaptığı iddialar geri teperse o günlerde burnundan solur. Bunu kendince “şeref meselesi(!)” yapar, kendine yediremez ve daha fazla yere şikayet etmek için uğraşır. Sanki bu onun kariyeriymiş gibi bakar, kariyerine kötü bir yer bırakmamak içinde uğraştığı kişilerle sonuna kadar uğraşır.

Aklınıza gelebilecek her yere şikâyet eder. Fakat tahmin ediyorum ki artık YÖK ve şikâyet ettiği üniversiteler onu tanımış olmalı ki sözleri çok itibar görmez. Bazen aynı anda onlarca kişi ve onlarca tez ve yayın hakkında şikâyet dilekçeleri verir.

Birçok üniversiteden ona “akademik kiralık katil” olarak tutan ve “iş veren” kişilerin var olduğunu düşünüyorum. Çünkü tek başına hareket etmediği kesin. Zaten tek başına bunları yapacak bir karakterde birisi değil. Birileri ona hedef gösterirse aktif olacak bir kişiliği var.

Kendini “28 Şubat mağduru” olarak nitelemesinin nedeni ise sadece hükümet tarafından ılımlı hale getirmesi ve “bende sizdenim” diyerek zarar görmemeyi düşünmesidir. Yoksa ne 28 şubatla nede dinle bir alakası yoktur. 28 Şubat mağduriyeti üniversiteden yüz kızartıcı suçlardan dolayı atılma tarihine denk gelmesinde dolayıdır. Böylece etrafındakilere “28 Şubat da zulüm gördüğüm için attılar” imajı çizmeye çalışır. Asıl amacın insanları karalamak olduğu bir mekanizmada elbette en önemli amaç karalamayı genele yaymaktır. Bu nedenle yazılarını internette yayınlar. Böylece o kişiler Google veya başka bir arama motorunda arandığında bu kirletici ibarelerle kirletmek ister. Tansu KÜÇÜKÖNCÜ hakkında çok daha fazla detaylar, çok daha mide bulandırıcı şeyler bilsem de kendimi deşifre etmemek için etrafındaki birçok kişinin bildiği bu ortak konulardan bahsedeceğim ve daha detaya girmeyeceğim.

Bu yazıyı yamak zorundaydım.

Onun kirlettiği hayatlar beni vicdanen çok ama çok rahatsız ediyor. İçimde birikiyor, şişiyor.Gece rüyalarıma giriyor.

Bu haksızlıklara karşı bir şeyler yapmak zorunda olduğumu hissediyorum.

Bunları yazmayı bir borç biliyor ve iftira attığı onlarca akademisyene karşı insanlık vazifemi yerine getirmek istiyorum. Zaten kendisini internette arama yaparsanız eski okul müdüründen bölüm başkanına kadar onlarca hakkındaki gerçekleri anlatan yazı ile karşılaşacaksınızdır.

KAMUOYUNA DUYURULUR…

Saygılarımla…”Yukarıda alıntı yaptığımız haber Tansu KÜÇÜKÖNCÜ’nün ne denli tehlike saçtığını açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca internet sitelerindeki yine kendisi ile ilgili yapılan haber içeriklerini incelediğinizde de kendisinin bu işleri bir menfaat ve çıkar karşılığında yaptığı açıkça görülmektedir. Bu nedenle ODTÜ gibi etiket olmuş bir üniversiteden ve bilgisayar mühendisliği gibi bir alandan mezun olmasına rağmen halen ne iş yaptığı, sosyal hayatı ile geçimini nasıl karşıladığına yönelik hiçbir bilgiye ulaşamadık.

Açıkça kendisi hakkında yapılan FETO örgütünün internet tetikçisi olduğu yönündeki bilgi ile haberlerin doğru olduğu düşüncesi ağır basmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarının bu kişi hakkında çok kapsamlı bir araştırma, soruşturma ve inceleme sonrasında gerekli hususlar ile yaptırımları uygulayacağına inanıyor, Tansu KÜÇÜKÖNCÜ hakkında ilgili savcılık ile kolluk kuvvetlerine bu bilgiler doğrultusunda ihbar ediyoruz. Umarız en kısa sürede gerekli işlem ile yaptırımlar çok ivedi olarak gerçekleşir…

.https://servetsenyucel.wordpress.com/2011/07/30 /tansu-kucukoncunun-doktorasi-iptal-yolunda/ 2 3 https://cahilakademisyenler.wordpress.com/http://tansukucukoncukimdir.blogspot.com/2015/1 0/akademik-kiralik-katil-tansu-kucukoncu.html 4https://ortbaskarlik.wordpress.com/2017/01/04/dr -tansu-kucukoncu-akademik-sahtekarlik-cenneti-ala turka-universitelerin-fetos-feto-hali-15-temmuz-20 16-turkiyenin-kiyamet-gunu-provasi-sonrasi-istatisti kler/ 5http://tansukucukoncu kimdir.blogspot.com/2015/1 0/akademik-kiralik-katil-tansu-kucukoncu.html?m= 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir