
Ali Avcu aliavcu@toplumsal.com.tr
Ortalık viran…
Sokaklar boş,
Birkaç insan oraya buraya koşuşturuyor. Esnafların çoğunluğu kepenkleri indirmişler. Kepenkleri indirmeyenler ise biçare… Ne bir müşteri var nede bir gelip geçen.
Boyacı Mustafa,
Her zamanki gibi aynı meydan da boya sandığının başına oturmuş müşteri bekliyor. Meydan dediysek öyle Taksim Meydanı gibi filan değil. Çeliktepe meydanı… Buranında kendine has güzellikleri, değerleri var. Buralarda bir kere insanlar genelde birbirini tanır. Birbirini gördü mü selam verir sohbet eder, hal hatır sorar… İşte Çeliktepe meydanının da böyle kendine has güzellikleri ve değerleri var.
Güneş yine yüzünün olanca güzelliğini göstermek için doğmuş: Güneşin sahte parıltılıları arasında parlayan maviyle beyazın karışımı bulutlar insanı öyle büyülüyor ki bu yalancı bahara kanmamak elde değil. İnsanın bir an gömlek ya da tişört ile sokağa çıkası geliyor.
Mustafa’da öyle yapmış sanki. Boya sandığının arkasındaki küçük iskemlesinin üzerine oturmuş. Üzerinde ince bir bordo kazak… Kazağın kolları eskimekten tel tel sökülmüş Öylecene oturmuş boya sandığının başında belki bir müşteri gelir diye. Soğuktan iki büklüm olmuş ellerini ovuşturuyordu… Belki de evden çıkarken güneşin sahte güzelliğine aldanmış havanın soğuyacağını hesaplayamamıştı.
Mustafa’nın yanına gelerek “Merhaba” dedim.
Mustafa hemen toparlanarak “Merhaba gazeteci ağabey” dedi. Dedim ya Çeliktepe’de herkes bir birini tanır, kim ne iş yapar ne eder bilir… Mustafa’da benim gazeteci olduğumu biliyordu. Ardından “Boyayacak mıyız ağabey” dedi. “Boyayalım Mustafa” dedim.
Hemen boya sandığının içerisinden çıkardığı mavi terliği verdi “Ağabey bunları giy” dedi. Ardından ayakkabılarımı çıkartıp Mustafa’ya verdim. Mustafa ayakkabıları fırçalamaya başlamıştı… Ben de bu fırsatı değerlendireyim dedim ne zamandır Mustafa’yla bir Röportaj yapmak istiyordum bir türlü fırsatını bulamamıştım. Epeydir ortalıkta yoktu.
Mustafa’ya sordum “Epeydir ortalıkta yoktun”
Mustafa “Ağrı’ya köye gitmişem ağabey” dedi.
Üşümekten sürekli ellerini ovuşturuyordu “Mustafa hasta olacaksın kazakla mı çıktın evden” diye sordum. “Yok ağabey aha montum var benim” diyerek yanındaki poşetten lacivert bir mont çıkararak giydi. “Ha şöyle be kardeşim üşütüp hasta olacaksın” dedim.
Bir elli elli beş boylarında kavruk yüzlü olan Mustafa’ya tekrar sordum “Yahu Mustafa neden köyden geldin ortalığı görmüyor musun? koronavirüsü yüzünden bak ortalıkta kimseler yok hasta masta olursun keşke kalsaydın köyünde” dedim.
Mustafa “Ağabey bende var altı nüfus, dört çocuk bir hanım birde ben” Dedim “Mustafa köyde yapacak başka hiçbir iş yok mu? Bir süre idare etseydin be kardeşim”
Mustafa gülümseyip “Ağabey neredee…” diyerek ardından “Ağabey ben tam tamına 36 yıldır gurbete gelmişem… İstanbul’a Kâğıthane’ye geleli tam 36 yıl oldu…”dedi. Ardından da “Ağabey ben 36 yıldır bu Çeliktepe Meydanında ayakkabı boyamışam. Beni buralarda herkes tanır evelallah. Allaha şükür kendime ve aileme yetecek kadar üç beş kuruş bir şeyler kazanmışam. Aha şu gördüğün dükkânlar kaç kez el değiştirdi, kaç kez batan çıkan oldu. Ben hep buradaydım halen de buradayım…”
Dedim “Mustafa esnafın hali harap vergi kira çalışan personel haliyle bütün bunların altından kalkamayan ya iflas edecek ya da iflasa gitmeden başının bir hal çaresine bakacak. Sana göre kolay senin ne kiran nede bir vergin var”
Mustafa “Öyle deme ağabey ben de kira veriyorum” dedi.
“Nasıl yani buraya kira mı veriyorsun Mustafa” diye sordum.
“Yok, yok ağabey ev kirası ödüyorum” dedi.
“Kaç para kira ödüyorsun Mustafa” diye tekrar sordum
Mustafa “Altı yüz kayme kira ödüyoruz ağabey” dedi.
“Ödüyoruz derken” diye tekrar sordum.
Mustafa yine gevrek gevrek gülerek “Ağabey biz üç arkadaş bekâr evinde kalıyoruz adam başı iki yüz kayme veriyoruz” dedi.
Hava güneşli olmasına rağmen iyice soğumuş yavaş yavaş kendini hissettirmeye başlamıştı…
Mustafa’ya “Koronavirüsü seni de etkiledi mi?” diye sordum.
Mustafa dertli dertli “Etkilemez olur mu? Ağabey bir haftadır sen üçüncü müşterisin… Bak berber Saadettin ve kardeşi Hasan, Dövizci, Siirt’li balıkçı, yandaki dürümcü, fırının yanındaki çiğ köfteci, Ofluoğlu Simit kafe hepsi kapalı nasıl etkilemesin ki ağabey” dedi.
Mustafa’ya “Mustafa, koronavirüsü sana bulaşır diye korkmuyor musun?” diye sordum.
Mustafa “Ağabey herkes ölüp gidiyor, bir ben mi hayatta kalacağım. Ha iki gün az yaşayacağım, ha iki gün çok yaşayacağım… Herkes ölüyorsa varsın şu garip Mustafa’da ölsün… Ne güzel işte ölürsem ateşte kül olur, toprakta gül olurum. Ağabey önemli olan yaşarken insan olabiliyor muyuz ona bakmak lazım öyle değil mi? gazeteci ağabey” dedi.
“Vayy be… Sen de ne laflar varmış öyle Mustafa” dedim.
“İşte öyle ağabey… Ben 36 yıldır burada boş boş oturmamışam bazen sinema, bazen de tiyatroya gitmişem…Boş kaldıkça da bol bol da Mevlana’nın güzel sözlerini okumuşem…” dedi.
Mustafa’nın bu sözleri karşısında şaşırmıştım. Neye şaşırdıysam…
Mustafa’ya tekrar sordum: “Peki, Mustafa Tiyatro sence ne demek” Sorumun ardından alaycı alaycı gülerek “İnsanı insana, insanla anlatma sanatı ağabey” dedi. “Eyvallah” Mustafa dedikten sonra ayakkabılarımı giyerek haber merkezine doğru ilerledim…
Bugün de Röportajlar dizime Boyacı Mustafa’yla devam ederken ülkede gün itibarıyla Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın açıklamalarına göre vaka sayısı 5 bin 698’i bulmuş. Can kaybının da 92’yi bulduğu açıklanmaktaydı. Kötünün iyisi ise şimdiye kadar koronavirüsü salgınına yakalanan hastalardan 42 kişinin de iyileştiği haberini veriliyordu.
Ardından da AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Koronovirüsle mücadele kapsamında 30 Büyükşehir’de yeni tedbirlerin alındığı duyurusunu şöyle sıralıyordu:
1- Şehirlerarası seyahatler bundan böyle valilik iznine bağlanmıştır.
2- Kamuda olduğu gibi özel sektörde de minimum personelle esnek çalışama geçilecektir.
3-Toplu taşıma araçlarında seyrek oturma düzeni uygulanacaktır.
4-Piknik alanları hafta sonu kapalı olacak hafta içi de buralarda toplu olarak bulunulmayacaktır.
5-Askerlerimiz 14 gün kuralına uygun olarak celp uygulamasına tayin olacaktır.
6-Yurt dışı uçuşlar tamamen sona erdirilmiştir.
7- Tüm illerimizde valilerin başkanlığında pandemi kurulu oluşturularak gerektiğinde ilave tedbirler kararlaştırılacaktır diyordu.
27 Mart 2020 itibarıyla Küresel düzeyde hasta sayısının 600 bine, ölü sayısının 27 bine yaklaştığı bu büyük felaket Ülkemizde de can almaya halen devam etmekte.

Ortalık viran… Sokaklar boş,