Din veya İnançları nedeniyle Şiddet Mağduru olanları Anma Günü vesilesiyle Yüksek Temsilci Federica Mogherini’nin Avrupa Birliği adına yayımladığı açıklama
Din ve inançları nedeniyle şiddet mağduru olanları hatırladığımız dünya genelindeki bu anma gününün ilkinde, tüm dünyada din ya da inançlarından ötürü yaşamlarını yitiren ve saldırılara maruz kalanları saygıyla anıyoruz. Din ya da herhangi bir inançla olan bağlantıları nedeniyle kişilere zulmedilmesi uluslararası hukukun ihlalidir ve buna karşı ortak mücadele yürütülmelidir.
Geçtiğimiz yıl birçok trajik kökten dinci saldırı gerçekleşmiştir. Dünyanın dört bir yanında herhangi bir dinin mensubu olanlar ya da dine inanmayanlar şiddet ve zulüm görmeye devam etmektedir. Bu insanlar devlet ya da devlet dışı aktörler ya da her iki grup tarafından tahrikler sonucu nefret ve şiddet eylemlerine ve nefret suçlarına maruz kalmaktadırlar.
Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın 10. Maddesi’nde güvence altına alınmış olup bu özgürlüğün korunması AB ve Üye Devletlerinin görevidir. AB mevzuatı uyarınca Üye Devletlerin, bir grup kimse ya da din veya inanç gibi referanslarla tanımlanan bir grubun mensubuna karşı şiddet ya da nefretin kasıtlı olarak tahrik edilmesini cezalandırma yükümlülüğü bulunmaktadır.
AB, din ya da inanç özgürlüğünün desteklenmesi ya da korunmasında her zaman ön saflarda yer almıştır. 2013 yılında onaylanan, din ya da inanç özgürlüğünün desteklenmesi ve korunmasına dair rehber ilkeleri devlet kurumlarının din ya da inanç özgürlüğünü güvence altına alma, ve bireyleri gerçek ya da varsayılan din ya da inançlarından ötürü, veyahut faillerin inanç ya da dini eğilimleri nedeniyle şiddete maruz kalmaktan koruma görevini teyit etmektedir. “Namus” cinayetleri, kadınların sünnet edilmesi ve, erken ve çocuk yaşta zorla evlilik dâhil, dini vecibe ya da teamül bahanesiyle kadın ve kız çocuklarını hedef alan şiddet ile bireylerin cinsel yönelimleri ve toplumsal cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları şiddet de aynı şekilde kabul edilmez.
Bir ülkedeki çoğunluklar başka bir yerde azınlık olabilir. Dini azınlıklara mensup kişilerin ötekileştirilmesi ve günah keçisi yapılması [ileride] daha şiddetli zulmün ya da topluluğun tamamına yönelik yaygın baskının sinyallerini oluşturabilir. Bu çerçevede, dini nedenlere bağlı nefretle, kışkırtmayla ve dini zulme bağlı şiddetle mücadele etmek için önleyici tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır. AB, din ve inanç özgürlüğünü destekleyen bu türden tedbirlere yönelik desteğini geçmişte olduğu gibi gelecekte de sürdürecektir.
Faillerden hesap sorulmalı, şiddet önlenmeli ve mağdurlar rehabilite edilmelidir. Somut ilerleme ancak çok taraflılık ve müşterek eylem yoluyla kaydedilebilir. Avrupa Birliği de bu sebepten dolayı her yıl İnsan Hakları Konseyinde ve BM Genel Kurulunda din ve inanç özgürlüğü ile ilgili bir Tavsiye Kararına öncülük etmektedir. Eğer bir toplum herhangi bir azınlığa zulmedilmesine göz yumarsa, o zaman her toplumun zulüm görmesine zemin hazırlamış olur. Bir azınlığa yönelik saldırı hepimize yönelik bir saldırıdır. İşte bu sebepten dolayı birlikte mücadele etme irademiz devam etmektedir.